Bu Blogda Ara

8 Aralık 2023 Cuma

YAPAY ZEKANIN ASTROLOJİYE ETKİSİ

Yeniay Maasym ve Atria sabitleri üzerinde olacak. Bir dönüm noktasını işaret ediyor. 06 Aralık 2023’te Google Gemini’ı tanıttı ve Aralık’taki yeniayı tarihleyerek herkesin kullanımına açık hale geleceğini açıkladı. Bu bir dönüm noktası olacaktır. Jüpiter’in İkizler’de transitine başlaması bir başka dönemi getirecektir.

Google Gemini (İkizler) burcundan adını alıyor ve bildiğimiz gibi yöneticisi olan Merkür akıl ve düşünceyi sembolize eder. Peki astroloji üzerinde gerçekten etkisi olacak mı? Görünen o ki evet. Ancak genel anlamda yapay zeka ve makinelerin yükselişini görsek bile unutmayın hayat mekanik değildir. Zaman akışkandır ve hayatın kendisi de tıpkı bir sıvının bulunduğu kabın şeklini alması gibi zamanın ruhuna göre şekillenir. Bu her daim böyle olmuştur. Aynı gezegenler aynı burçlardan belli ritimle geçerler (mekanik) ama 16.YY’daki bir kişinin hayat alışkanlıklarıyla 21.YY’da yaşanan bir kişiyle aynı olamaz. Zamanın şekillendirdiği biçimde hayatın akışı da gelişir, değişir.

Göksel zamanı yöneten tek unsur yoktur. Onlar iki tanedir: Satürn ve Jüpiter. Satürn her daim daha baskın şekilde mekanizma ve düzen ile ilgili olsa da her zaman bu düzeni evrim için, gelişim için ve dönüşüm için bozan bir unsur vardır: Uranüs. Nam-ı diğer: Kaos. En basit tanımıyla “beklenmeyeni bekleyin” diyen Uranüs. Sağı solu belli olmayan dahilik-delilik sınırında gezen Uranüs. Ama Uranüs yalnız değil. Neptün ve Plüto da tıpkı Uranüs gibi zamanın üstünde yapılardır. Plüto’yu düşünün. Ölüm geldiğinde terchiniz yoktur ve herkes aynı hayat süresine (zamana) sahip değildir.

Astrolojiyle ilgili en çok akla gelen -hatta eğitim almaya başladıktan sonra bile sorulan- soru nedir? Tıpkı bu mantıkla sorulan “aynı gün, aynı saat ve dakika ve aynı yerde doğan kişilerin aynı şeyleri yaşaması gerekmez mi?” sorusunun cevabı elbette var: Bir horoskopta 12 ev var ve diyelim her şeyiyle aynı zamanda ve mekanda doğan iki kişinin (bu çoğul doğumlar için de böyle) aynı hayatı yaşaması da bu ev unsurlarının farklı çalışması nedeniyle mümkün değildir. Bu iki kişinin ailesi, komşuları, çevresi, arkadaşları ve dahil olduğu gruplar aynı değildir ve olamayacaktır. Çoğul doğumlarda (ikiz-üçüz-dördüz) doğan kişiler bedensel olarak kimi durumda karıştırılacak kadar birebir olsalar da oluşturduğu çevre aynı olmayabilir. İşte burada kişinin fıtrat denilen ruh özü ve  cüzi iradesi devreye girer. Burada elbette kadersel durumları da ve dışsal etkenleri göz ardı edemeyiz. Ancak yine kader başımıza gelenlerin ötesinde bu olaylara verdiğimiz tepkilerle yönlenir. Eğer hayat mekanik olsaydı işte o zaman yapay zekanın astrolojide usta olacağı anlamına gelirdi.

Bununla ilgili bir araştırma deneyini okuyunca gelecekte bizi neler beklediğine dair ipucu bulabiliyoruz:

“26 Haziran 1931'de karşılaştırmalı psikolog Winthrop Niles Kellogg ve eşi, eve aldıkları bir şempanze yavrusu Gua'yı kendi erkek bebekleri Donald ile birlikte bir deney amacıyla büyütmeyi planladı. Bu amaç, çevrenin gelişimi nasıl etkilediğini görmekti. Bir şempanze büyüyüp insan gibi davranabilir mi? Veya onun bir insan olduğunu düşünebilir miyiz? Mr. Kellogg öğrencilik günlerinden beri böyle bir deney yapmayı hayal ediyordu. Kellogg, bir insan çocuğunu vahşi doğada terk etmenin etik açıdan kınanacak bir davranış olacağını biliyordu, bu yüzden tam tersi senaryoyu denemeyi tercih etti: yavru bir hayvanı uygarlığa getirmek. Onlar kapsamlı bir bilimsel deney listesi yürütmenin yanı sıra, iki bebeği de tamamen aynı şekilde büyüttüler. Ancak sonunda Gua bilişsel bir duvara çarptı: Hiçbir eğitim veya yetiştirme onun genetik olarak şempanze olduğu gerçeğini yenemezdi. Ancak deney oldukça ani ve gizemli bir şekilde sona erdi. Bunun sebebi tam olarak bilinmiyor ancak pek çok ihtimal düşünülüyor. Hepsinin yanında bir olasılığın daha var olduğu düşünülüyor: Gua insan dillerini öğrendiğine dair hiçbir işaret göstermese de kardeşi Donald, Gua'nın şempanze seslerini taklit etmeye başlamıştı. Uzmanlara göre Donald'daki dil geriliği çalışmanın sonunu getirmiş olabilirdi.”

Buradaki roller iki türlü düşünülebilir. Genetik neyse o devam eder. İnsanlar makine olmayacağı gibi makineler de insanlaşamaz. İnsanların duygu ve ruh dünyasını data haline getirebilmesi yapay zekanın insanlara özgü bir özellik kazanmasını sağlamayacağı gibi insanların da saf mantık ve zekaya dayanarak, duygusallığı ve sosyal duyarlılığı bir tarafa bırakıp yaşamasını sağlamayacaktır. Ya da tam tersi.

İnsanlar her ne kadar düşünsel (İkizler-Başak) ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olacak bir mekanik araca sahip olsalar da yine özünde bulunan koruyup kollama (Yengeç) ve bağ kurma (Terazi) ihtiyaçları devam edecektir. Burada en vurucu olanı deneydeki bebeğin şempanzeyi örnek alması gibi insanların da yapaylaşması ihtimalinin de olmasıdır. Ama bu doğal bir şey değildir ve unutmayın ki doğa hep galip gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder