“Atom bilimciler
çalışmalarında siklotron adı verilen bir alet kullanıyorlar. Bu makine,
atomları parçalayarak bu küçük birimlerin içindeki enerjinin, formları yok
olurken açığa çıkmasını sağlar. Bu, atomun içerdiği potansiyel gücün yapıcı
(bir şehri yönetmek için gerekli enerji) veya yıkıcı (atom bombası) amaçlarla
başka alanlara yönlendirilmesine olanak tanır. Aslında atomun doğası, temel
enerjisinin başka amaçlar için kullanılabileceği şekilde dönüştürülmüştür. Burçtaki
Sekizinci Ev hayatımız açısından tam bir siklotrondur.”
Ölümle en çok beraber anılan
kişilik kimdir deseler O ancak Mevlâna olabilir. Mevlâna 17 Aralık 1273'te gün
batımında öldü. Ölüm yıldönümüne onun kutlu gecesi ya da düğün gecesi denir.
Sevgilisi ya da dostu dediği varlıkla birleşmenin nefes almak kadar doğal
olduğunu hissetmişti.
“Çünkü ölümüm, bana can gibi hoş geliyor; dirilmemle âdeta
bir.
Ölümsüzlük ölümü bize helâl olmuştur; azıksızlık azığı, bize
rızk ve nimettir.
Ölümün görünüşü ölüm, iç yüzü diriliktir; ölümün görünüşte
sonu yoktur, hakikatte ise ebedîliktir.
Çocuğun rahimden, doğması bir göçmedir; fakat cihanda ona
yeni baştan bir hayat var.”
Konya'daki türbesi hâlâ her ay
binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Mezarındaki yazıtlardan birinde şu
cümle yazar: "Onu burada değil, onu sevenlerin yüreğinde arayın." Türbesinin
iç tarafındaki kapısının üstünde çift hu vardır.
Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye göre
hû, hiçbir varlığın müşahede edemeyeceği Allah’ın mutlak gayb ve sır olan
zâtına işaret eder. Hû bazı mutasavvıfların lâhût, ceberût, melekût ve nâsût
şeklinde sıraladıkları varlık mertebelerinin ilki olan ve künh-i zâta tekabül
eden lâhût mertebesidir. Bu mertebe Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının hakikatidir.
Dolayısıyla Allah isminin aslı “he” (ه) harfidir. Böylece canlıların alıp
verdikleri her nefeste Allah’ın ismi olan “he” sesi vardır.
Sufiler sema, yani derin dinleme
adını verdikleri şeyi en az bin yıldır denemektedir. Gece gündüz değişen müzik
modları vardır. Bunu dinlemeye kendinizi verin. Bu, ruhun bize nasıl nefes
verdiğinin ustalığıdır. Yeni bir anlam öğreniyoruz: işitme. Her anın bir müziği
vardır. Yokluk yüzdüğümüz okyanustur. Mezar bunun içinde bir solucan deliğidir.
Alınan her nefesteki “he”nin
kaynağı kalp, verilen nefesteki “he”nin kaynağı ise arştır. Hû kelimesindeki
“vav” ise (و) ruhun ismidir.
Mevlana’nın cenazesine tüm
dinlerin temsilcilerinin geldiği söyleniyor. Nedeni sorulduğunda her biri Mevlâna
ve şiirinin kendi inançlarını derinleştirmenin bir yolu olduğunu söylediler. Mevlâna’nın
bu evrenselci yönü en bilinen sözüyle anlaşılır: “Ne olursan ol, gel”
Kaynak: TDV İslâm
Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder